reklam reklam
Ana Sayfa Genel, Sür Manşet 3 Şubat 2020 1623 Görüntüleme

Barış Yarkadaş Beykozlulularla buluştu

Gazeteci Barış Yarkadaş Eyvah Kafe’de kaleme aldığı 'Umut Yeşerdi' kitabı için düzenlenen imza gününde Beykozlularla buluştu.

Gazeteci Barış Yarkadaş Eyvah Kafe’de kaleme aldığı ‘Umut Yeşerdi’ kitabı için düzenlenen imza gününde Beykozlularla buluştu. Eyvah Kitap Kafe İşletmecisi Ahmet Yüce’nin organizesinde düzenlenen etkinliğe CHP Beykoz İlçe Başkanı Aydın Düzgün, CHP Beykoz Belediye Meclis Üyeleri Süha Pekkip, Recayi Çelik, Şefik Yavuz Yılmaz, 31 Mart CHP Beykoz Belediye Başkan Adayı ve Çubuklu Spor Kulübü Başkanı Coşkun Tosun, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen CHP Beykoz İlçe Kongresinin Başkan Adaylarından ve İncirköy Spor Kulübü Başkanı Mahir Taştan, Beykoz Artvinliler Derneği Başkanı Mehmet Uzun, CHP Beykoz İlçe Kadın Kolları Başkan Adayları Av. Feyza Altun; Eylem Sabırhoşgör, birçok kitap ve edebiyatsever katılım gösterdi.Barış Yarkadaş şöyle konuştu: “Eyvah, diyecek günlerdeyiz. Bundan tam 400 sene önce Shakespeare, Hamlet adlı oyununu Danimarka’da çürüyen bir şeyler var, diye bitirir. Baktığınızda bugün de Türkiye’de çürüyen bir şeyler olduğunu görüyoruz. Elazığ depreminin ardından ortaya çıkan tabloya bir bakar mısınız? Az önce intertte Elazığ’daki son durumu öğrenmek için sosyal medyayı kurcaladım. Karşıma çıkan tablodan utandım. Elazığ’da o binaların güçlü yapılmasını, depreme dayanıklı yapılmasını bırakın bir kenara. Şu an Elazığlılar hala çadırlarda yaşıyorlar. O çadırlar tamamen su içinde kalmış, dün yağan yağmurdan dolayı. Böyle bir anlayış, böyle bir iktidar Türkiye’yi yönetemez. Yönetmeyi de hak etmiyor.” “Depremin olduğu ilk gece ben televizyonda canlı yayındaydım. Bana gelen mesajları aktardığımda, Elazığ’da tüm elektriklerin kesildiğini; telefonların çalışmadığını söyledim. O gece enkazdan çıkarılan yurttaşlarımız ilk gece çadırda yatırıldılar. Üzerinden neredeyse 12 gün geçti. Hala konteynır götüremeyen ve o insanları bir ev sıcaklığında yaşatamayan bir hükümet var. Bakanlar 10 gündür oradaymış. Bakanlar, isterde elli gün orada olsun. Ne yaptı, oradaki bakanlar? Şu anda insanlar o çadırlarda yaşamak zorunda bırakıldılar. Çürüyen bir şeyler var, derken Shakespeare tam da bugünleri özetlemiş.”“Biz ortaokuldayken Kızılay’ın küçük sarı zarfları olurdu. Harçlığımız ne varsa koyardık, az para koyduğumuz için de utanırdık. Bugün Kızılay, o güzel yardım kuruluşu, hepimizin harçlıklarıyla ayakta duran ne yazık ki, AK Parti’nin adeta bir bankası haline gelmiş. Şu rezalete bakın. Özel anlaşmayla halka doğalgaz satması söylenen, planlanan ve bunun için para kazanan Başkent Gaz, AK Parti’nin desteklediği ve AKP’yi de destekleyen ENSAR Vakfı’nın en önemli gelir kaynağı haline gelmiş. Bu gelir kaynağı Kızılay üzerinden adeta bir offshoe bankacılık sistemiyle oraya para aktarımına dönüşmüş. Vergi vermemek için ve ENSAR Vakfı’nı desteklemek için Kızılay bu iğrenç ilişkiye alet edilmiş. En önemlisi Kızılay Başkanı bunu gayet doğal vergi kaçırmadıklarını, vergiden kaçındıklarını söyleyebiliyor. Bu ülke normal bir ülke olsaydı, normal bir demokrasi standardında yönetilmiş olsaydı böyle bir işlem yapamazlardı. Yapsalar bile Kızılay Başkanı hiçbir şey olmamış gibi böyle konuşamazdı. Biz bunu biraz eşeledikçe Başkent Gaz’dan Kızılay’a bu yardımı yaptıklarını, Kızılay’ın da bunun bir kısmını ENSAR Vakfı’na, bir kısmını da ABD’dedeki Türken Vakfı’na gönderdiğini söylediler.” “CHP’nin ABD Temsilcisi Yurter Özcan, yaptığı araştırmada aslında bu paranın Türken Vakfı’na gönderilmediğini ortaya çıkardı. O zaman nerede 8 Milyon TL? Bu Türken Vakfı’na baktım. Türken Vakfı New York’ta yurt adı altında 100 Milyon TL’ye 21 katlı bir gökdelen. New York’un göbeğinde 21 katlı bir gökdelende hangi öğrenci para vererek yurtta kalacak? Belli ki, yurt adı altında bir süre sonra otele dönüştürülecek ve oradan da o 100 Milyon TL’lik binanın sahiplerinin kim olduğu ortaya çıkacak hem de para kazanılacak. O yüzden çürüyen bir şeyler var, demek ihtiyacı hissettim.”Yarkadaş şöyle devam etti: “Bu çürüyen şeylerin asında toplumsan anlamda hepimize zararı var. Kızılay’ın AK Parti’nin bir offshore bankası haline dönüştüğünü gördüğünüzde yardımlaşma, dayanışma duygunuzun incindiğini ve bu duygular incinince da toplumda herhangi bir dayanışma duydusunun kalmadığını görüyorsunuz. Bu çürümedir, işte. AK Parti hem kendisini hem iktidarı hem de toplumu çürütüyor. Çürüyen şey dağılır ve yo olur. AK Parti, Türkiye’yi çürüterek yok ediyor ve Türkiye’nin tüm toplumsal değerlerini ortadan kaldırıyor. Kartal Belediyesi Elazığ’daki çocuklar için yardım topladı. 8-9 yaşlarındaki bir kardeşimiz oyuncak ayısını Elazığ’lı çocuklara gönderdi. Gönderirken de üzerine bir not yazdı. Notta gece korktuğunda bu ayıya sarıldığını, uyuyamadığında bu ayıyla sohbet ettiğini, uyumak istediğinde de onunla uyuduğunu yazmış. Bu 8 yaşındaki çocuğun dayanışma duygusu Kızılay ve AKP iktidarı yok etti.”Yazdığı ‘Umut Yeşerdi’ isimli kitaptan bahseden Yarkadaş şunları ekledi: “Bu kitabı yazdığımda İstanbul Büyükşehir Belediyesinin üzerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin sembolünün yeniden koyulmasını gösterdim. Umutlarımız, hem 31 Mart seçimlerinde hem hukuksuz bir biçimde tekrarlanan 23 Haziran şeçimlerinde tekrar yeşerdi. Bu umudu yeşerten sevgili arkadaşımız Ekrem İmamoğlu, Ankara’da Mansur Yavaş, Adana’da Zeyda Karalar, Mersin’de Vahab Seçer ve onları adaylaştıran Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na bir kez daha teşekkür ediyorum. Dönem dönem CHP’li belediyelere yönelik eleştirilerin olduğunu bu eleştirilere zaman zaman bizim de katıldığımızı hepiniz biliyorsunuz. Eleştiri demokrasideki en önemli unsurlardan biridir.” “AKP iktidarının Türkiye’yi çürüttüğünü söylüyorsak, sebebini de söylemeliyiz. Çünkü AK Parti eleştirilere kulak tıkayan sadece kendi kabuğunun içinde yaşayan bir iktidara dönüştü. Eleştirilmeyen siyasetçi çürür; her şeyi doğru yaptığını sanır; denetlenmediği için yanlış üstüne yanlış yaptığında artık onun yanında onu uyaracak tek bir dostunun kalmadığını görür. Biz umut yeşerdi, diyorsak ve bu umudun bir ormana dönüşmesini istiyorsak birbirimizin hatalarını gördüğümüzde dostane bir şekilde söylemeliyiz. Yeşeren bu umudu yaymalıyız.Yarkadaş şunları söyledi: “Alzheimer Türkiye’nin en önemli konularından biri. Hiç konuşulmuyor. Alzheimer gelecek 20 yılda Türkiye’nin en büyük 3 sorunundan biridir. Alzheimerlı hastalara karşı Türkiye’de alınmış herhangi bir önlem de yok. Beykoz’daki Alzheimer vakalarının çokluğundan bahsetti, arkadaşlarımız. Avrupa’nın bunu nasıl çözdüğüyle ilgili de bir araştırma yapmıştık. Alzheimer Köyleri kurmuşlar. Alzheimerlı hastaların hatırladığı tek şey renktir. Maviyi yol yapmışlar. Alzheimerlı hasta maviyi gördüğünde köy evine gidebiliyor. Kırmızıyı banyo yapmışlar. Alzheimerlı hastalar bu renkler aracılığıyla köylerde hayatlarını normal bir insan gibi yaşıyorlar.” “Telefonlar ve bilgisayarlar insan beynini körelten en önemli unsurlar. O yüzden ciddiye almak, yoğunlaşmak zorundayız. Buradaki Alzheimerlı hastaların tedavi için Maltepe’ye gitmek zorunda kaldığını öğrenince, burada bizim meclis üylerimize düşen en önemli görev İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisine taşımak ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin imkanları dahinde burada bir hastane yapımının adımını atmak.”Yarkadaş şöyle devam etti: “Beykoz’da Verem Savaş Dispanseri kapanınca hastalar Üsküdar’a gitmek zorunda kalıyorlar. Ben Beykoz’dan Üsküdar’a gitmenin zorluğunu bilen bir kişiyim. Özellikle sahil yolunda trafik tıkandığında saatlerce beklersiniz. Bunu da İstanbul Büyükşehir Belediyesine aktararak çözüm üretilmesini sağlayacağız. Burada bize düşen yuttaşların sorunlarını tespit etmek, bu sorunların çözümü için mücadele edecek alanları yaratmak. Eğer bunu yaparak yurttaşlarımızın hayatını kolaylaştırırsak o zaman CHP’nin iktidara hazır olduğunu gösteriririz. Bugün elime bir araştırma geldi. Yurttaşlara CHP’nin Türkiye’de en kolay neyi çözeceği sorulmuş. Kültür-sanat, spor ve eğitimde başarılı olacağı söylenmiş. Bu bizim açımızdan güzel. Ama eksik. Yurttaşların eknomiyi, işsizliği ve dış politikadaki sorunları söylemesi gerekirdi. Ekonomi, işsizlik ve dış politika konularında demek ki henüz yeterince güven verememişiz. Bu eksiğimizi görüp, belediye başkanlarımızın da çalışmasını teşvik edip genel iktidarın önünü açmalıyız.” “Demokrasi sadece oy vermek değildir. Verdiğiniz oyun hesabını da sormaktır. Verdiğiniz oyun hesabını sormuyorsanız, o zaman demokrasi eksik işlemiş olur. 8 milyon işsizin olduğu bir ülkedeyiz. Bunun en acı tarafı bunların 6 milyonu genç işsiz. Beyin göçü liselere kadar yansıdı. Sadece 2019 yılında 225 bin genç yurtdışına yerleşmiş. 18 bin genç de yurtdışında okumak için başvuru yapmış. Daha da kötüsü yapılan bir araştırmaya göre 15 ve 18 yaş arası gençlerin yüzde 60’ının mevcut siyasetçilerden bir beklentisi yok. 18 ve 24 yaş arası gençlerin yüzde 70’inin de hem mevcut siyasetçilerden hem mevcut partilerden hiçbir şey beklemiyor. Türkiye’nin hiçbir sorunun çözülebilceğine inanmıyorlar. 18 -24 yaş arası gençlik bu denli umutsuzsa, hepimizin ciddi olarak düşünmesi lazım. Bu bağlamda kendimizi de ciddi bir şekilde eleştirip, hangi eksiğimiz varsa cevabını ortaya koymamız şarttır.”Yarkadaş sözlerini şöyle tamamladı: “Umudu yeşerttik. Şimdi önemli olan o umudu ayakta tutmak ve Türkiye’nin her yerine yaymak. En önemlisi de AKP iktidarının gideceğine inanmak ve toplumu da inandırmak zorundayız. Eğer toplum AK Parti’nin artık Türkiye’yi yönetemediğine ikna olursa, ilk seçimde hem parlamentonun çoğunluğunu hem cumhurbaşkanlığını kazanırız. Yapılan tüm araştırmalar AK Parti’nin artık 30 bantlarında seyrettiğini gösteriyor. O yüzden şimdi cumhurbaşkanlığıyla, AKP Genel Başkanlığı makamını ayırmanın hesabını yapıyorlar. Bunun için de kendi içlerinde bir senaryoyu tartışıyorlar. Berat Albayrak’ı genel başkan yapmanın hesabındalar. AKP artık yolun sonuna geldi.” “Elazığ depreminde yurttaşları 10 gündür suyun içinde, çadırda yaşatan bir hükümetin Türkiye’ye verebilceği hiçbir şey yok. Hükümetin yaptırdığı çalışmaya ve Mimarlar Mühendisler Odasının da açıkladığı verilere göre, İstanbul’da 7,5 büyüklüğünde bir deprem olursa tam 49 bin bina enkaz haline gelecek. Bu hükümet hala binaları yenileyeceğini söylüyor. 2004’ten bu yana 70 Milyar TL vergi toplamışsın. En küçük bir sarsıntıda cep telefonları çalışmıyor.”“Nerede bu özel iletişim vergisi? Hala sanki çok ihtiyacımız varmış gibi bir Kanal İstanbul sevdasının peşindeler. İstanbul’daki 49 bin binanın yenilenmesi ve sağlam hale getirilmesi tam 112 Milyar TL’ye mal oluyor. Yani bilinen parayla 18 Milyar Dolar. Bu 18 Milyar Dolar, Kanal İstanbul’a harcanacak olan paradır. Kanal İstanbul’u yapma arkadaş. Sen 49 bin binayı iyileştir. 112 Milyar’ı buna harca, biz de sana teşekkür edelim. Kanal İstanbul’u yaparak, Türkiye’yi büyük bir felakete sürükleyemezsin. Kanal İstanbul’un geçeceği alandaki arazi Türkiye’nin en verimli toprakları, en verimli tarım alanları. Kanal İstanbul oraya yapılırsa, Trakya’nın tarımı mahvolacak. O bölgede dünyada nadir bulunan Apollo Kelebekleri var. 575 tür bitki var. Bunların 173’ü endemik. Oraya kepçe vurulduğunda tüm leylekler göç edecek. Leyleğin tarım arazisinden gitmesi, tarımın bitmesi demektir. Leylek özellikle buğday yetiştirilen alanlarda haşereyi, fareyi doğal yolla ayıklar. Oradaki buğdayın yetişmesini sağlar.”Yarkadaş, Kanal İstanbul’la ilgili yöneltilen soruyu şöyle yanıtladı: “ Ekrem İmamoğlu Büyükşehir Belediye Başkanı olarak hepimizin adına konuşuyor. Yaptırtmayacağız, demesi de doğrudur. Söyleminin de tam anlamıyla arkasındayız. Kanal İstanbul’un hiçbir şekilde yapılmaması gerekiyor. İstanbul’da 7,5 büyüklüğünde bir deprem beklenirken, İstanbul’un tamamını bir şantiyeye çevirmek, Trakya’nın tamamını bir şantiyeye çevirmek bu halkın yaşam güvenliğini tehlikeye atmaktır. Bu halkı yok saymaktır.

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb