reklam reklam reklam
Ana Sayfa Yazarlar 25.03.2019 1416 Görüntüleme
Mehmet Mahmut YILDIZ

ŞAHLANIŞ HAREKETİ GENEL BAŞKANI

BİR TÜRLÜ PATLAMAYAN TÜFEK

Rus edebiyatının usta kalemlerinden Anton Çehov şöyle der:

Bir öyküde duvarda asılı tüfekten söz ediliyorsa o tüfek bir yerde patlamalıdır.”

Şu an ülkemiz hemen her yıl maruz kaldığı bir seçimin arifesinde. Adı seçim de olsa bunun bir seçimden öte, her türlü silahın  kullanıldığı, her türlü  çirkefin meşru sayıldığı bir savaş ortamına dönüştürüldüğü açık.

Özellikle cumhurun başı olmak yerine partisinin başı olmayı tercih eden Sayın Erdoğan, hukukun maskara edilmesiyle sağlanan ”seçim yasaklarına tabi olmama“ hakkını, hiçbir insani ve İslami kurala uyma sorumluluğu duymadan kullanmakta ısrarlı.

Buna karşın kendisi, alenen medyaya talimat verdiğini söylemekte; muhalif siyasetçilere durmadan yargı sopasını sallamakta, onları açıkça mahkemelere hedef göstermektedir.

Mansur Yavaş’a- bu kez kazanacağı anlaşılmış olmalı ki- beş koldan saldırılmakta. ‘Oy kutsaldır’ masalını anlatanlarca; “Sen milletten seçilecek oyu alsan da bir, 5 milyondan büyüktür. Benim oyum olmazsa seni çalıştırmam.” diye fütursuzca tehdit edilmektedir. HDP ve seçmeni, ortamına göre düşmanlaştırılmakta, hem kendileri hem oy verecekleri partiler terörist ilan edilmekte, ama konu kendileri olunca onlardan oy dilenmekte bir sakınca görmemektedirler.

Hemen her sandık öncesinde Cumhurbaşkanı, bindirilmiş kıtaların gazıyla, bir idam ipi çıkarmakta ortaya. “İdam önüme gelsin, imzalarım.” diye izleyicilerine gaz vermekte. Nasılsa o izleyicilerden biri-içinden geçirse de- çıkıp; ”Sayın reisim siz isteseniz idam üç günde geri gelir. MHP destek vereceğini söyledi. Hazır Bay Kemal de; ”imzalamazsam şerefsizim!” diye atarlanmışken elinizi tutan mı var?” demeyecek.

Özetle Cumhurbaşkanı durmadan Çehov’un duvara astığı tüfek gibi bir tüfek göstermektedir bize. Dediğine bakılırsa o tüfeği, seçimden sonra patlatacaktır… Güya patlatacaktır da çok fazla gösterildiğinden olacak, o tüfeğin eski caydırıcılığı yoktur artık.

Aynı durum vaatler için de geçerli… 17 yıllık bir iktidar. 25 yıllık bir İstanbul belediye başkanlığı. Ankara belediyesi derseniz aynı. Durum buyken iktidarın adayları; ama onlardan çok parti başkanı, kampanya şefi Sayın Erdoğan, durmadan:“-cağız, ceğiz…” diye vaatler sıralamakta.

Biri kalkıp da “Bunca yıldır neden yapmadınız be adam, elinizi tutan mı vardı?” demeye kalksa… Cevap yok elbette. Onun yerine; ”Bu var ya bu… şu’cudur, bu’cudur, bunun babası da anası da böyleydi…!” biçiminde özetlenebilecek oldukça edebi bir söyleve maruz kalıyor.

Bir zamanlar merhum Özal’ın siyasetimize kazandırdığı; “Seçimden önce zam yapacak kadar enayi miyim?” sözü dillerdeydi. Yani zam yapacaktı; ama o uyanıktı. Bunu enayilere yutturmak için seçim sonrasını bekleyecekti.

Sayın Erdoğan, bunun farklı bir versiyonunu yazdı siyasi literatüre: ”Ben vatandaşlarıma terörist diyecek kadar enayi miyim?” Hakkımızdaki gerçek düşüncesi, yorum gerektirmeyecek kadar açık; ama o, bunu söylemeyecek kadar akıllı.

Ya Yeni Zelanda terör saldırısı. Neydi Cumhur İttifakının o saldırı sonrasındaki üslubu? Bir pis soytarının saldırısını, tüm Hıristiyan camiasına mal edip meydan okumalar… Irkçı bir faşistin tam da onun istediği biçimde reklâmını yapmak. Sonra Yeni Zelanda başbakanının insanca tavrından mahcup olarak, üslup değiştirmek…

“Lisan-ül beyan ayniyle insan.” sözünün anlamını, önce yöneticilerin bilmesi gerekmez mi?

Ben şahsen, haber izlemeye mecbur kaldığımda, torunlarımın TV’den uzak olması için özen gösteriyorum. Sayın Cumhurbaşkanının torunlarını bu büyük tehlikeden nasıl uzak tuttuğunu merak ediyorum açıkçası.

ŞAHLANIŞ HAREKETİ OLARAK, seçim yolunda kullanılan ötekileştirici, vatandaşı siyasi tercihi nedeniyle damgalayan dilin çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceği konusuna kaygılıyız.

Zaman “sen-ben, öteki—beriki” değil de “biz” olma zamanı. Mikrofon görünce gürleyen siyasi sorumluları, gerçek anlamda sorumlu davranmaya davet ediyoruz.

Vicdan sahibi, bu memleketi özde seven herkes bu ortamdan rahatsız. Ülkemizin seçim öncesinde içine sokulduğu bu kaos ortamından kaygı duyuyoruz. Bu karmaşanın ve belirsizliğin bir an önce son bulmasını istiyor, seçimlere huzurlu bir ortamda girebilmesi için yapılması gerekenleri farklı siyasi, sosyal gruplarla istişare ediyoruz.

Diyoruz ki bu böyle gitmez. Gitmemeli. Sabırla seçimi vicdanın, sağduyunun tozlu raflardan indirileceği günü bekliyoruz.

EN KALBİ SAYGILARIMIZLA..

MEHMET MAHMUT YILDIZ-ŞAHLANIŞ HAREKETİ GENEL BAŞKANI

 

 

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb