reklam
Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 28.02.2024 1125 Görüntüleme
Muharrem Kaynak

Muharrem Kaynak

FERDİ ve MÜŞTEREK EĞİTİM

İlkokuldan itibaren üniversiteyi bitirinceye kadar hep ferdi eğitim yaparız, çünkü bizden hep ferdi eğitim istenir. Gel bakalım dersine çalıştın mı, ödevlerini yaptın mı, seni sözlü sınav yapacağım, seni teste tabi tutacağım… Sınav kâğıdını okuyorum bakalım kaç not alacaksın, dersine çalışmazsan ve… nin üzerinde geçer not almazsan sınıfta kalırsın… vb.

Okullarda ve iş hayatımızda birden çok sınavdan geçiyoruz; giriş sınavı, yazılı sınav, sözlü sınav, ara sınav, bitirme sınavları, liseye geçiş sınavı, üniversiteye giriş sınavı, final, KPSS, TUS, bedeni yeterlilik sınavı, mülakat… vb. Bütün bu saydığım sınavlara günlerce heves, heyecan ve arzu ile çalışırız ve sınav günü geldiğinde tek başımıza ve fert olarak sınava gireriz. Aldığımız not bize aittir… Sonunda iyi veya kötü bir puan – not alırız, başarı ve başarısızlık kendimize aittir.

Eğer girdiğimiz sınavlarda başarılı olursak, kendimize güvenimiz artar. Çalıştım ve başardım diye övünürüz hatta şu kursa gitmeseydim başaramazdım, iyi ki çalışıp sınava girmişim, iyi ki arkadaşım… ile birlikte çalışmışız, şunun veya bunun çok faydası oldu deriz.

Başarısız olursak da bir sürü mazeret üretebiliriz, gördünüz mü hep sizin yüzünüzden, kursa göndermediniz, şu kitapları bana almadınız, moralim bozuktu, o gün psikolojim de bozuktu, öğretmen bana taktı, sınav günü benim başım ağrıyordu, çok hasta idim, şu dershaneden veya şu öğretmenden bana özel ders aldırmadınız, ben zaten kazanmak istemiyordum, kazansam bile gitmeyecektim… vb.

Ferdi Eğitimin yanında Müşterek Eğitimi de konu olarak ele alışımın esas sebebi “MÜŞTEREK EĞİTİM” diye bir kavramın var olduğunu ve müşterek eğitimin çok yararlı olduğunu vurgulamaktır. Taa…! küçüklükten başlayarak hadi kızım, hadi oğlum arkadaşın ile birlikte şu derse çalışın sizi sınava alacağım, şu problemi birlikte çözün, şu ödevi birlikte yapın getirin, şu projeyi beraber hazırlayın ve tamamlayın… demiyorlar/demediler. Aslında ailemiz ve öğretmenlerimiz böyle deseler ve böyle bir uygulama yapsalar ne kadar güzel olur.

Orta öğretim kurumlarımızda 9 uncu sınıftan itibaren PROJE dersi diye SEÇMELİ bir dersimiz var. Ancak, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 2006 tarihli Orta Öğretim Proje Hazırlama Dersi Yönergesinde değişiklik yapılarak bu dersin ZORUNLU DERS haline getirilmesi uygun olacaktır.

Aslında adı geçen yönergedeki amaca uygun olarak seçilen konular ve konu grupları çok güzel, çok cazip ve ilgi duyulacak konulardır. İhtiyaçlarımızı karşılayacak ve günümüzün teknik, bilimsel ve ilmi gelişmelerine uygun konulardır.

Her öğrenci dönem veya yılsonunda bir proje hazırlayıp öğretmenine ÖDEV olarak vermek zorunda olacaktır. Malum bizim zamanımızda da evde yapılan ödevleri abi, abla ve anne babalar yapardı ve bizde not alırdık. Not ortalamasına ne kadar katkısı olduğunu da pek bilen yoktu.

Okulda öğretmenler, sen sözlüye kalk bakalım, şu problemi çöz de görelim, 200 soruyu çalışarak gelin yazılı sınav yapacağım, işte bu 13-14 dersin tamamından dönem ve yılsonunda bitirme sınavına gireceksiniz diye bıktırasıya söylemlerde bulunurlar ve öğrencileri korkuturlar. Ameli /uygulamalı ve müşterek bir EKİP, KÜME, GRUP ve TAKIM çalışması adı ile bir ödev veya görev verilmiyor ve istenmiyor. Oysa bu konuda neler neler istenebilir. Ne ürünler ve ne eserler kazanılır.

Örneğin; Laboratuvar veya dershanede, fizik veya kimya dersine ait bir deney 3 – 4 kişiye birden yaptırılabilir. Bir plan veya proje çizimi istenebilir, bir tasarım veya kroki istenebilir. Bir model, maket, resim ve heykel yapımı ile el işçiliği dâhil birçok iş, aş ve yemek yapımı dâhil mamul ve yarı mamul madde yapımı istenebilir.

Ferdi eğitim konuları dâhil tüm konularda, müşterek eğitimi en güzel şekilde icra edenlere en güzel örnek TSK’deki askerlerimizdir. Harpte ferdi görevlerini yapamayanlar hayatta kalamazlar, müşterek görevlerini ekip halinde tam, zamanında ve doğru olarak yapamayan birlikler de hayatta kalamazlar.

Harbin de bir kanunu / hukuku vardır adına HARP HUKUKU derler. Ancak harbin kural ve kaideleri de vardır ve harp etmek bir SANAT’tır. Harp sanatını “Eğitim ve Tatbikatlar Yaparak” öğrenenler harpte ve muharebe sahasında öğrendiklerini icra ederler. Harbin kuralı ölmeden öldürmektir, yani hayatta kalmaktır.

Bunu savaşta ekip halinde (mürettebat halinde) bir atış görevini başarabilecek olan topçu sınıfı mürettebatına ait bir örnek vererek açıklayalım. Her türlü hazırlıklarını tamamlayarak düşman üzerine bir topçu mermisi atıp, hedefi tam isabet ile vurabilmek için (imha edebilmek için) aşağıdaki ekip üyelerinin (en az on kişilik bir ekip) her birisinin görevlerini tam, zamanında, doğru ve eksiksiz olarak yapmaları gerekmektedir.

Nişancı doğru nişan alacak, nişancı yardımcısı ona yardım edecek, cephaneciler istenilen cins mermi ve tapa ve barutu hazırlayıp topa diğer elemanlarla birlikte taşıyıp dolduracak, top komutanı tüm bu işlerin ve esasların doğruluğunu kontrol ettikten sonra ve zamanında atış komutunu verecektir. Hedef tahrip edilmemiş ise veya istenilen tahribat sağlanamamış ise atış doğru veya aynı esaslarla tekrar edilecektir.

Konu askeri birliklerin müşterek eğitimine gelince, yazmaktan daha büyük bir zevk aldım. Ne de olsa 35 yıl fiilen icra ettiğim bir subaylık mesleğimin inceliklerine indim. TSK’da tüm er ve erbaşlar subay ve astsubaylar tarafından üç ayrı kategoride eğitilirler. Bu kategoriler:  1.Ferdi Eğitim, 2.Müşterek Eğitim (Tim, Manga, Kısım ve Takım Eğitimi), 3. Birlik Eğitimi (Bl, Tb ve Alay )’dir.

Ferdi eğitim safhasında, harpte tek başına hayatta kalabilecek bilgileri alan, beceri ve yeteneklerini eğitimle pekiştiren erler artık bir ve beraber olarak TOPLU GÖREVLER’i yerine getirebilecek aşamaya gelirler. Birlikten kuvvet doğar. Bunlar fert, tim, kısım, manga, takım, bölük, tabur, alay… vb. Bu da akıl, fikir ve düşünce birliği ile güç ve kuvvetlerin birlikteliğidir.

Yetiştiğimiz çevre ve aile yaşantımız, birlikte ve müşterek olarak yapılan iş ve faaliyetlerin güzel örnekleri ile doludur. Bu konuda kendime has ve inkâr edemeyeceğim örnekleri sıralıyorum; köyümüzde annelerimiz tarhanayı birlikte yaparlar, erişteyi birlikte doğrarlar, yufkayı birlikte açar ve pişirirler, bulguru birlikte çekerler, mevlit ve düğün yemeklerini bir beraber yaparlar, bağ bozumunda üzümü beraber ezerler ve pekmezi birlikte kaynatırlardı. Önceki zamanlarda orak beraber biçilir, harman birlikte alınır, tınaz birlikte savrulurdu.

Köylerimizdeki İMECE faaliyetleri de bir bakıma müşterek eğitim ve hizmetlerin güzel örnekleridir. Yol yapım çalışmaları ile sürek avına birlikte katılmak… vb. Büyükşehir yasası ile köylerimiz mahalle ve kırsal mahalleye dönüştürüldüğünden bu sayılan hizmetleri belediyelerimiz makineler ile veya ücretli çalıştırdıkları elemanlar vasıtası ile yürütmektedir.

Diyorum ki, okumayı ve yazmayı öğrenen çocuklarımız ilkokuldan sonra değil, ortaokuldan sonra veya lisede, liseden sonra “ferdi eğitimlerini tamamlayıp mezun olduktan sonra” müşterek projelerde görev alabilmelidir. Eğitimle ilgili plan ve programlarımız buna göre olmalı ve buna göre yapılmalıdır.

Çünkü artık çocuklarımız kitaplık ve kütüphanelere, ansiklopedilere, bilgisayar hafızalarına girdiğinde ve oralardaki kaynakları okuduğunda, okuduklarını anlayabilecek bir seviyeye gelmişlerdir. Zaten bundan sonraki eğitim de BRANŞLAŞMA ve İHTİSAS eğitimi ve dönemidir.

Konu ile ilgili olarak uyguladığımız en güzel örnek AÇIK ÖĞRETİM üniversitesi ve fakültelerindeki uygulamadır. Sınav ile AÖF’ye giriş yapan kişiye ders kitaplarını gönderiyorsun, kişi ders konularını defalarca okuyup – öğreniyor ve AÖF’nin yaptığı sınavlarda başarılı olursa LİSANS ve ÖN LİSANS seviyesinde mezuniyet belgesi alıyor ve DİPLOMA sahibi olabiliyor. (İdare, Ekonomi, İş idaresi, Halkla İlişkiler, Tarım, Güvenlik, Lojistik… vb. branşlarda.)

Müşterek eğitim ve hizmet uygulaması, yeni iş kolları ve dallarında birden fazla kişinin istihdamını da sağlayacağı için işsizliğin de önüne geçilerek, ÜNİVERSİTE MEZUNU İŞSİZLER ordumuzun mevcudu azalacaktır. Keza ülkemizden yabancı ülkelere BEYİN GÖÇÜ de önlenmiş olacaktır.

Ameliyathanelerde operatör, doktor ve cerrahlar nasıl bir ekip ve kadro ile müştereken bir uyum içerisinde çalışıyorlarsa, her meslek dalında da benzer şekilde bir ekip çalışması başlangıçtan itibaren esas alınmalıdır. Müşterek eğitimini tamamlayan elemanların her birisi, bir diğerinin yokluğunda olmayan elemanın görevlerini de yapabilecek komple ve komplike elemanlar olurlar ve olmalıdırlar.

Bizim memleketimizin ihtiyacı olan; ferdi eğitim ile birlikte müşterek eğitimdir. Eğitim ile ilgili tüm politikalarımızı buna göre güncellemeliyiz. Plan ve programlarımız buna göre olmalı ve yapılmalıdır diye tekrar tekrar ve ısrarla öneriyorum.

Ben değil, BİZ ANLAYIŞI eğitim ile kazanılır. Akıl, fikir ve düşünce birliği bize güç ve kuvvet birlikteliği kazandırır, birlikten de kuvvet doğar. İlim, bilim ve fennin ışığı altında bir ve beraber çalışarak güzel eserler ve ürünler üretmek amacı ile sağlıklı günler diliyorum. 

28 ŞUBAT 2024

Muharrem KAYNAK

 

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb