Tatilimi geçirmek üzere geldiğim memleketim Ordu’nun Mesudiye ilçesine bağlı Güzele Köyü’nde 9 günü geride bırakmış bulunuyorum. Bu süreçte siyasi kimliğimin de gereği olarak birçok yerel yönetici, kanaat önderi ve vatandaşla bir araya gelme fırsatım oldu. Gözlemlerim, düşündürücü ve bir o kadar da uyarıcı nitelikteydi.

Ne yazık ki bölgemizde tarım başta olmak üzere köklü bir üretim vizyonu geliştirilmiş değil. Geniş katılımlı bir toplantıda, kenevir tarımı üzerine bir konuşma yaptım. Yerli, yüksek katma değerli, tarihi ve ekonomik bir ürün olarak kenevirin, bölgemizde ve ülkemizin farklı yerlerinde yeniden hayat bulması gerektiğini ifade ettim. Ancak fark ettim ki, pek çok kişi bu konuda ya bilgisiz ya da ilgisizdi. Hatta kimi vatandaşlarımız konuşmam sırasında adeta “uyuyordu”. Bu da bize tarımda, üretimde ve kalkınmada yalnızca strateji değil, zihinsel bir uyanışa da ihtiyaç olduğunu gösteriyor.

Bir milletvekiline kenevirle ilgili ne düşündüğünü sorduğumda ise “riskli bir alan” yanıtını almak beni derinden üzdü. Oysa kenevirin doğru ve denetimli bir şekilde üretimi, hem doğaya zarar vermez hem de ülke ekonomisine ciddi katkılar sunar. Bugün bilim insanları, sanayiciler ve çevreciler, kenevirin yeniden keşfedilmesi gerektiğini ifade ederken, bu cevabı “siyasi bir korkunun” değil, bir kalkınma vizyonunun belirlemesi gerekir.

Diğer taraftan doğayı katleden maden ve HES projeleri konusunda halkın tepkisi giderek büyürken, iktidarın bu projelerde ısrarlı tutumu da dikkat çekiyor. Oysa doğayı tahrip etmeden kalkınmanın da mümkün olduğunu, kenevir gibi ürünlerle ispatlamak elimizde. Tarıma dayalı, yerli ve sürdürülebilir kalkınma modelinde kenevir stratejik bir rol üstlenebilir.

Ben ülkemizin ekonomik kurtuluşunun ve kırsal kalkınmasının kenevirle mümkün olduğuna inanıyorum. Bu inançla çağrımı bir kez daha yinelemek isterim:
➡️ Kenevir, devlet politikası haline gelmelidir.
➡️ Alım garantili ve denetimli üretim modeli kurulmalıdır.
➡️ Yerli tohum ve üretici desteklenmelidir.
➡️ Tarıma dönüş, sadece toprakla değil, zihinle başlamalıdır.

Bir köyden doğan bu çağrı, belki de Türkiye’nin yeniden üretimle ayağa kalkmasının fitilini ateşleyebilir. Çünkü biz toprakla, alın teriyle ve üretimle büyüyen bir milletiz. Bize düşen, uyuyan algıları uyandırmak ve yeniden dirilişi üretimde aramaktır.

Saygılarımla,
Mehmet Mahmut Yıldız
(Şahlanış Partisi Kurucu Genel Başkanı)