reklam reklam
Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 4.12.2020 1663 Görüntüleme

DOĞU AKDENİZ İRİNİ OPERASYONU

Geçen hafta kaleme aldığımız Doğu Akdeniz’de Alman haydutluğu konusunu bu hafta teknik ve hukuki açıdan daha detaylı ele almış olan, Sn. Ayhan YILDIZEL’in Deniz Ticaret Gazetesindeki yazısını aynen buraya alarak değerli bilgilerinize sunuyorum.

Süheyl Çobanoğlu

ROSELINA A GEMİSİNİN BAŞINA GELEN NEYDİ

Bu ülkede yaşıyor olmanın keyifli yanları da yok değil, meydana gelen bir olayı değişik kanallarda izlediğinizde acaba aynı olay mı anlatılıyor diye kuşkuya kapılabilirsiniz. Geçtiğimiz günlerde Roselina A gemisinin başına gelen olay için de çok farklı olmadı, yapılan şeyin deniz haydutluğu olduğundan, daha önce hiç böyle bir olayla karşılaşılmadığından, Boğazlar da bir Yunan veya Alman gemisine aynı uygulamanın yapılması gerektiğinden, bunun kurallar zorlanmakla beraber normal bir ambargo uygulaması olduğuna kadar çok geniş bir spektrumda bilgiler topluma, hangi kesim neyi duymak istiyorsa onların ilgili kanallarından aktarıldı.

İsterseniz şimdi hiçbir yorum yapmadan maddi gerçekliği olabildiğince kısa şekilde gözden geçirelim.

BM Güvenlik Konseyi 26 Şubat 2011 tarihinde aldığı 1970 sayılı kararı ile, üye ülkelerin Libya’ya direkt veya endirekt silah, cephane satış ve transferini önlemek için her türlü tedbiri almasını, bu amaçla ülke bayrağını taşıyan gemi ve uçakların kullanılmasının engellemesini, karar altına almıştır.

BM Güvenlik Konseyi 14 Haziran 2016 tarih ve 2296 sayılı kararı ile de;

-Karar tarihinden itibaren 12 ay süreyle (bu karar daha sonra günümüze kadar 12 şer aylık sürelerle uzatılmıştır) üye ülkelerin kendi başlarına veya bölgesel organizasyonlar içinde, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile koordineli olarak, Libya yaklaşma sularında,  silah taşıdığı ile ilgili yeterli gerekçe (makul şüphe) bulunan  gemileri denetlemek için yetkilendirildiğini, ancak üye ülkelerin bu denetime başlamadan önce geminin bayrak devletinin onayını almak için iyi niyetli çaba göstermesi gerektiğini,

-Bu denetimlerde olabildiğince uluslararası insan hakları hukukuna uyulmasını, seyir serbestliği ilkesinin gereksiz ihlal edilmemesini veya gereksiz gecikmeye neden olunmamasını, seyir emniyetine zarar verilmemesini,

-Bu kararla verilen yetkilerin, açık denizlerde bayrak devletinin gemi üzerindeki münhasır yargı yetkisi genel prensibini etkilemeyeceğini ve uluslararası örf adet hukuku tesis etmeye yönelik olmadığını, karar altına almıştır.

Bu gelişmelerden sonra, Libya’da devam eden çatışmaların sona erdirilmesi amacıyla Almanya tarafından Eylül 2019 da başlatılan girişimle, Almanya ve BM in Müşterek Başkanlığında 19 Ocak 2020 tarihinde toplanan Berlin Konferansına aralarında Türkiye’nin de olduğu 12 ülke katılmış ve konumuzla ilgili olarak;

-Libya’daki istikrarsızlığın, dış güçlerin müdahalesinin, grupların kontrolsüz silahlanmasının, uluslararası güvenliğe tehdit teşkil ettiği, ayrıca silahlı gruplar ve terörist örgütler için faaliyet alanı oluşturduğu,

-Libya’nın iç işlerine müdahale edilmeyeceği ve silahlı çatışmaya taraf olunmayacağı ve tüm uluslararası aktörlere de bunun tavsiye edildiği,

-Belirlenen bu hedeflere ulaşmak için BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde bir silah ambargosu başlatılacağı, karar altına alınmıştır.

Berlin Konferansında alınan kararlar doğrultusunda, AB Dış İlişkiler Komiserliği, 31 Mart 2020 tarihinde Libya Silah Ambargosunun kontrol edilmesi amacıyla Irini operasyonunun başlatılmasına karar vermiş ve 4 Mayıs 2020 tarihinde operasyonel hale gelen EUNAVFORMED IRINI Deniz Görev Kuvveti, Libya yaklaşma sularında deniz ve hava araçları ile uydular kullanılarak, silah taşıdığından şüphe edilen gemilerin denetlenmesi faaliyetlerine başlamıştır.

Komutanı bir İtalyan amiral olan kuvvetin karargâhı Roma’da bulunmakta, denizdeki taktik komuta ise şu anda bir Yunanlı Amiral tarafından yerine getirilmektedir. Kuvvetin halihazırda ki yapısında Almanya, İtalya ve Yunanistan’dan birer firkateyn, Fransa, Polonya, Lüksemburg ve Yunanistan’dan birer Deniz Karakol Uçağı ve İtalya’dan İHA bulunmaktadır.

Gönüllü denetimler ve açıklanmayan başka faaliyetler olabileceği bilinmekle beraber, EUNAVFORMED tarafından açıklanan ilk denetim 10 Eylül 2020 tarihinde yapılmıştır. Bu ilk denetime ilişkin ayrıntılı bilgi olmamakla birlikte sonrasında;

-21 Ekim tarihinde Ambarlı kalkışlı, Türk sahipli ve Panama Bayraklı MV MEDKON SİNOP gemisi Bingazi’ye 135 mil mesafede,

-25 Ekim tarihinde Doğu Akdeniz Türk Limanı kalkışlı, Suriye Bayraklı MV CAPT AVEDA gemisi Tobruk’a 150 mil mesafede,

-21 Kasım tarihinde Mısır kalkışlı, Panama Bayraklı MV SERRANO gemisi Tobruk’a 42 mil mesafede,

-22 Kasım tarihinde Yarımca kalkışlı, Türk Bayraklı MV ROSELINA A gemisi Bingazi’ye 160 mil mesafede, denetime tabi tutulmuşlardır.

Şimdi isterseniz biraz da genel kurallara bakalım, 1600’lü yıllarda gündeme gelerek örf ve adet hukuku haline dönüşen ve daha sonra Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesine (BMDHS) de girerek geçerlilik kazanan Açık Denizlerin Serbestliği ilkesine göre, uluslararası sularda sözleşmede  tanımlanan dört durum (köle ticareti, deniz haydutluğu, uyuşturucu trafiği, izinsiz radyo yayınları) dışında hiçbir geminin seyir yapması engellemez ve açık denizlerde de olsa gemi üzerindeki yargı yetkisi bayrak devletine aittir. Bu çerçevede BMDHS 110. Maddesi gereğince bir ülkenin harp gemisi yukarda belirtilen şartlar altında diğer bir ülkenin ticaret gemisine çıkarak denetim yapma hakkına sahiptir.

Diğer yandan, 10 Mart 1988 de kabul edilerek 1992 yılında yürürlüğe giren “Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşme (SUA 88), Türkiye tarafından da 1998 tarihinde onaylanmıştır. Bu sözleşmeye 2005 yılında eklenen protokol (SUA 2005 Protokolü) de 2009 yılında Türkiye tarafından onaylanmıştır.

SUA 2005 Protokolünün 8bis maddesinde yer alan, bir ülkenin ticaret gemisine diğer ülke savaş gemisi personelinin denetim amaçlı çıkması ile ilgili kurallar ise şu şekildedir.

-Taraf devletler bu sözleşme kapsamındaki hukuka aykırı faaliyetleri önlemek ve bastırmak için mümkün olan en üst düzeyde iş birliği yapacaklar ve bu madde uyarınca yapılacak taleplere olabildiğince çabuk cevap vereceklerdir,

-Bir ticaret gemisinde denetim yapılması için bayrak devletinden bu yönde bir talepte bulunulduğunda, bayrak devleti bu talebi kabul veya reddedebilir, ancak istekte bulunan taraf talebine 4 saat içinde bir cevap alamazsa, gemiye çıkma, arama yapma ve personeli sorgulama yetkisine sahiptir.

Bütün bu arka plan bilgilerinden sonra isterseniz olayımıza dönerek yapılan açıklamalara bakalım.

EUNAVFORMED yaptığı açıklamada; BMGK kararları doğrultusunda, iyi niyetli gayretle bayrak devletinin onayının talep edildiği, cevap alınamayınca denetim için gemiye çıkıldığı, bayrak devletinin yetki vermeyi reddetmesi üzerine faaliyete son verildiğini belirtmiştir.

Dış İşleri Bakanlığı’nı yaptığı açıklamada; Uluslararası sularda ticari gemilere müdahale edilebilmesi için bayrak devletinin rızasının alınmasının esas olduğunu, Libya silah ambargosuna dair BMGK kararlarının bu yükümlülüğü ortadan kaldırmadığını belirtmiştir.

Milli Savunma Bakanlığı tarafından daha detaylı olarak yapılan açıklamada ise; ROSELINA A gemisinde arama yapılmak üzere 12.30 da izin talep edildiği, 17.44 de izin verilmediğinin bildirildiği, buna rağmen 18.00 de arama timinin gemiye çıkarak denetime başladığı ve ertesi gün 09.30 da gemiden ayrıldığı belirtilmiştir.

Maddi gerçekleri bu şekilde sıraladıktan sonra sanırım aşağıdaki yorumları yapabiliriz;

-Faaliyet ile ilgili yapılan eleştirilerin iki ana grupta toplandığı söylenebilir, denetim için gerekli olan “makul şüphe” ortada yoktur, bunun göreceli bir tespit olduğunu söylemek mümkün, denizdeki taktik komutanın elinde bu anlamda istihbarat toplama araçları olmadığına göre bu bilgi karadaki bir karargahta değerlendirilmiş olmalıdır ve bir devlet kurumu elimde yeterli kanıt var diyorsa, bir başkasının ona elindeki kanıtları ver bir bakayım ve yeterli mi değil mi değerlendireyim deme yetkisi olduğunu söyleyemeyiz,

-İkinci ve en önemli eleştiri ise bir ülke gemisine bayrak devletinin onayı olmadan çıkılamayacağı ilkesidir, evet bu genel ilke ihlal edilmiştir ama sözleşmelerin satır araları okunduğunda, 4 saatlik cevap verme süresine uyulmadığı, devletlerin bu sözleşme kapsamındaki hukuka aykırı faaliyetleri önlemek ve bastırmak için mümkün olan en üst düzeyde iş birliği yapacakları, bayrak devletinin onayını almak için iyi niyetli çaba gösterileceği gibi detayların yapılan icraatın tanımlanmasında göz önüne alınması gerekir.

Bence bu faaliyetle ilgili yapılabilecek en doğru tanım “müttefiklikle bağdaşmadığı” olabilir, o zaman da aklıma aşağıdaki soru geliyor;

Müttefiklerinizin günlük gemi trafiğinin binli sayılarla ifade edildiği Akdeniz’de, denetim yaptığı dört gemiden üçünün Türkiye çıkışlı, son olaydan önceki birinin de Türk sahipli yabancı bayraklı olduğu şimdiye kadar dikkatinizi çekmedi mi?

Ayhan YILDIZEL- 25 Kasım 2020

KAYNAK…: https://www.denizticaretgazetesi.org/yazarlar/bakis-acisi/roselina-a-gemisinin-basina-gelen-neydi/1087#.X7-sYRpwBtM.whatsapp

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb