reklam reklam
Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 21.11.2020 1828 Görüntüleme
Mehmet Mahmut YILDIZ

ŞAHLANIŞ HAREKETİ GENEL BAŞKANI

SİYASİ MAHKUM ERDOĞAN

ŞAHLANIŞ PARTİSİ olarak yaşananları ibretle ama hayret etmeden izliyoruz.

AK PARTİ, 3 Kasım 2002 de ilk seçiminde geçerli oyların yüzde 34,3’ünü alarak 363 vekil ile iktidara geldiğinde henüz 15 aylık bir partiydi.

Sonraki seçimlerde oyunu genelde artırdı ve tek başına %40’ın üstünde oy aldı.

Her yaptığına ondan önce “HE” diyen MHP’yi de yedekledikten sonra kontrolsüz güce erişti. Buna rağmen bir Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye ne idüğü belirsiz bir sistem hevesine kapıldı. Bu özlemini gevelerken küçük ortak MHP Genel Başkanı oltasını attı. Tartışmalı bir süreç sonunda bu yeni icat sistem yürürlüğe girdi. Cumhurbaşkanı olarak zaten güçlü olan Erdoğan, artık başkanlık yetkilerini de haiz olarak tüm Türkiye’nin hakimiydi. Meclis devre dışıydı, yargı şamar oğlanı olmuştu.

Artık devlet de kendisiydi aziz millet de… “Devlet, millet” derken asıl kastettiği kendisiydi. Son dönemlerde devlet yerine “BEN, ŞAHSIM” demeye başlamıştı. Türkiye bu sistemle uçacaktı ama yere çakıldı.

Sorumlusu elbette tek adam yanılgısı, tek adamın yanılgılarıydı.

Ekonomi dahil her şeyin sorumlusu olduğunu herkes görüyor, biliyor; üstelik kendi de söylüyordu bunu. Bu dönemde yakın çevreden ufak eleştiriler yükselmişti. Ancak bunlar Reisten çok Reisçiydiler. Reisleri” Sorumlu benim.” dediği halde, onlar inatla” Reis iyi, çevresi kötü.” masalına sığındılar. Onun yaptığı her şeyde keramet aramaya devam ettiler.

İktisat uzmanı kesildi Sayın Erdoğan. Dünyanın parmak ısırdığı “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” doktrinini test etmek için 120 milyar dolarlık döviz rezervini harcadılar. Gün geldi, kabul etmese de hata yaptığını anladı. Önce emirlerine harfiyen uyan şamar oğlanı Merkez Bankası başkanını, ardından da hazinenin başındaki damadı Albayrak’ı alaşağı etti. Ama sorun şu ki “Ekonominin sorumlusu benim.” diyen asıl sorumlu, yani kendisi iş başında.

Eski beni terk ederek yeni benle yola çıktı şimdi… “Ekonomi reformu, adalet reformu” diye girdi er meydanına. Adalet Bakanı el yükseltti. Güzel ve özlenen bir adalet tablosu çizdi…

Sonra ne mi oldu? Adaletin erken azatlısı Alaattin Çakıcı devreye girdi. Bahçeli’yi eleştiren K. Kılıçdaroğlu’nu tam da hukuk reformunun ruhuna uygun biçimde, kazığa oturtmakla tehdit etti.

Doğal olarak hem Kılıçdaroğlu hem parti kurmayları tepki gösterdiler. Eleştirirken sicil kaydına dayanarak “Mafya bozuntusu” da dediler Çakıcı’ya.

Ses nerden geldi dersiniz? Bahçeli’den elbet:” Dava arkadaşım, ülkücü kardeşim, devlet hizmeti”nden yola çıkarak Çakıcı’yı savundu. Kılıçdaroğlu’na sıkça kullandığı ifadelerle hakaret etti.

Üç gün geçti, C. Başkanı’ndan, Adalet Bakanı’ndan ses yok.

Ama ilginç bir şey oldu. Ak-Parti’de önemli görevler üstlenmiş Yüksek İstişare Üyesi Cemil Çiçek bu olaydan bağımsız olarak ses verdi: “Reform söylemi yalama oldu. İşe yaramaz. Samimiyetle tövbe gerek bize.” dedi.

19 Kasım 2020 günü bir TV programına çıkan ÖZGÜL AĞIRLIKLI Bülent Arınç dağıttı ortalığı. Selahattin Demirtaş, Osman Kavala üzerinden yargıyı bombaladı. Üstelik yargı mensuplarını” FETÖ yargıç ve savcılarını emsal göstererek “Siz de gün gelir onlar gibi yargılanırsınız.” diyerek tehdit etti.

Ancak bunları yaparken o da adaletsizliklerin asıl sorumlusu Erdoğan’ı adalet ilahı gibi gösterme hastalığından azat olamadı… Erdoğan’ın zincirsiz köleleri olan yargı mensuplarını günah keçisi yaptı. Ardından kıyamet koptu elbet. AKP içinden birileri, ama özellikle küçük ortağın adamları Bülent Arınç’a demediklerini bırakmadılar.

Tablo bu da ne olacak şimdi? Asıl sıkıntı burada.

Erdoğan, işe yaramasa da ekonomide bir şeyler yapabilir. Ancak adalette ve insan haklarında bunu yapması bugünkü halde çok zordur. Çünkü o, artık küçük ortağı Devlet Bahçeli tarafından zincire vurulmuştur… Makasçı olarak makas değiştirmeye kalktığında engellenecektir. İlk seçimde %34,3 oyla iktidar olabilen Ak Parti ve Erdoğan, şimdilerde Türk tipi C. Başkanlığı hapishanesinde tutsaktır. İktidar olmak için %50+1 oya ihtiyaç vardır. Bu da gardiyanı Bahçelinin elindedir.

Muhalefet öneriyor diye, kafadan terslediği parlamenter demokrasiye geçişin önünü açmadığı takdirde bu hapishaneden çıkamaz. MHP’den vazgeçebilmek için onun yerine bir küçük ortak bulmak zorundadır. Mevcut durumda bu ya İYİ Parti ya HDP olabilir. Onların da ilk şartı Parlamenter demokrasidir. Bu şarttan vazgeçseler de neler dayatacaklarını şimdiden bilmek mümkün değildir.

Bundan sonraki süreçte, Erdoğan ekonomik açmazdan çok, bile bile içine düştüğü siyasi hapishaneden kurtulmak için çırpınacaktır.

En içten saygılarımla…

MEHMET MAHMUT YILDIZ-ŞAHLANIŞ PARTİSİ GENEL BAŞKANI

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb