reklam reklam
Ana Sayfa Yazarlar 4.10.2019 2394 Görüntüleme

SÜRGÜN ve GÖÇ

ABD’li Prof. Mc. Carthy,  “SÜRGÜN ve GÖÇ”  adlı eserinde,  “Bulgarların, Ermenilerin, Rumların uğradığı kıyımları anlatan ders kitapları, tarih kitapları, Türklerin uğradığı aynı tür kıyımları anmazlar. Çünkü böyle bir yaklaşım tedirgin edici bir tarih yaklaşımıdır. Çünkü bu yaklaşım, Türkleri kurban olarak göstererek öyküyü anlatmaktadır. Oysa emperyalizmin tarih anlayışında Türklere biçilen rol bu değildir. Emperyalizmin Türklere biçtiği rol barbarlıktır, çağdışılıktır. Belki de günümüzde “uluslararası barışın önündeki en büyük engel Batı’nın, doğu halklarına bakışındaki bu çarpıklıktır” değerlendirmesiyle, Balkanlarda yaşanan bunca acının neden dünya gündemine gelmediğini net olarak açıklamaktadır.

Bulgarlaştırma süreci Aralık 1984 tarihinde Kırcaali bölgesinde kanlı olaylarla başlamış ve birçok Türk, tanklar altında kalmış, kurşuna dizilmiştir.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşıyla başlayan etnik temizlik, daha sonra 1912-1913 Balkan Savaşlarıyla tarihin en korkunç SOYKIRIMINA dönüşmüştü. Yüzyıllarca o bölgelerde diğer topluluklar ile barış içinde yaşamış Türkler’ in varlıkları tehdit altındaydı. Savaşlar sonrasında hep eziyet gören, kendi öz yurdunda ikinci sınıf muamelesi yapılan soydaşlarımıza planlı bir şekilde asimilasyon politikaları uygulanmış ve birçoğu topraklarını terk etmişti. Kendi sınırları içinde homojen bir toplum yaratma gayretinde olan Bulgar Yönetimleri TÜRK Varlığından hep rahatsız olmuş ve eritmek için çeşitli yollar denemişti.

İkinci Dünya Savaşından sonra da Balkanlar’dan Türkiye’ye göçler devam etmiştir.  1950-51 yılı göçü, 1968-78 göç anlaşması ve en son 1989’da zorunlu göçleri ile milyonlarca Bulgaristan Türkü, anavatana yerleştiler.

1970’li yıllarda özellikle doğu ve batı Rodoplar’da isimler zorla değiştirildi, resmi kayıtlara göre 1 milyon 390 bin soydaşımızın ismi zorla değiştirildi, buna karşı çıkanlar hapislere gönderildi ve hatta öldürülenler oldu.

Benzer etnik temizlik uygulamaları tüm Bulgaristan’da 1984-85 yılında doruk noktaya ulaştı. Türklerin okulları kapatıldı, Türk dilinde eğitim şöyle dursun, ailelerde dahi Türkçe konuşmak yasaklanmıştı. Evde, sokakta Türkçe konuşmak, sünnet ve diğer ibadetler yasaklandı.  Giyim-kuşamları yasaklandı, camiler tahrip edildi, mezar taşları kırıldı, kaldırım taşı yapıldı, Bulgar isimli ve haç çizimli yeni mezar taşları dikildi. Cenazeler Hristiyan Bulgar mezarlıklarına gönderildi. Tepki gösteren Türkler, ölüm kamplarına ve hapishanelere gönderildi. 17 aylık masum bir bebek olduğu halde  “Türkan bebek” dahil, yüzlerce Türk öldürülürken, binlerce insan hapislerde çürütüldü.

Yapılan zulüm ve baskılar, Türkleri eritmeye yetmeyince,  1989 yılında vatandaşı olan Türkler, Bulgaristan hükümeti tarafından “ZORUNLU GÖÇE” tabi tutarak etnik arındırmaya dönüştürdü.

Balkanlardaki varlığı 1600 seneye uzanan ecdadımızın 550 yıllık vatanımızdan sürgün ve soykırımla yok edilişinin hikayesi, Türk toplumunda yeterince bilinmeyen tarihin acı hatıralarla dolu hazin bir sayfasıdır.

1984-1985 yılında, Bulgaristan Türklerinin isimlerinin değiştirilmesi ve temel haklarının ellerinden alınmasıyla ifade edilen ve Parti yöneticileri tarafından “SOYA DÖNÜŞ/YENİDEN DOĞUŞ” olarak isimlendirilen süreçte yaşananlar ve akabinde “1989 ZORUNLU GÖÇÜ”, Bulgaristan tarihinde daima bir kara leke olarak kalacaktır. Bu insanlık suçunu unutmamak ve unutturmamak adına 02 KASIM 2019/CUMARTESİ Saat: 15.00’te Küçükçekmece Belediye Cennet Kültür Merkezinde RUBASAM, (Rumeli Balkan Stratejik Araştırma Merkezi), Avcılar RUBAKAD (Rumeli Balkan Kadınlar Derneği) ve Bağcılar Rumeli Balkan Türkleri Derneğinin müşterek organizasyonuyla, benim de konuşmacı olarak yer alacağım bir etkinlik düzenlenecektir. Tüm okurlarımızı, dost ve ilgilileri aramızda görmekten mutlu olacağız…

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk. V.

Yorumlar

İlginizi çekebilir

Evde Spor Yaralanmaları

Evde Spor Yaralanmaları

Tema Tasarım | AnatoliaWeb