reklam reklam reklam
Ana Sayfa Yazarlar 13.06.2019 1315 Görüntüleme
Mehmet Mahmut YILDIZ

ŞAHLANIŞ HAREKETİ GENEL BAŞKANI

ŞAHLANIŞ HAREKETİ TÜRK ORDUSU HAKKINDA DİYOR Kİ?

Fethullah Gülen Cemaatine mensup bir grup askerin gerçekleştirdiği 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişiminin sonunda alınan acil ve radikal kararlarla Türk Ordusuna adeta darbe indirilmiştir…

Günümüzde yurtiçinde ve yakın çevremizde ülkemizin bekasını ilgilendiren küresel odaklı bir seri tehlikeli olay cereyan ederken, şehit kanlarıyla sulayarak vatanlaştırdığımız topraklarımızı her türlü tehdide karşı koruyup kollayacak milli ordumuz “terörle mücadele ediyoruz” kavramının arkasına sığınılarak etkisizleştirilmiştir…

Bu kapsam içinde ordunun komuta yapısı değiştirilerek emir-komuta birliği bozuldu. KKK’nın genel ihtiyatı olan Jandarma Genel Komutanlığı ordunun bünyesinden çıkarıldı. Türk askerleri devletin önemli kurumlarındaki temsil ettiği makamlardan uzaklaştırıldı. İki yüz yıla yaklaşan bilgi yuvaları askeri okullar kapatıldı. Askeri Hastaneler kaldırıldı ve Ordu Sağlık Sistemi dağıtıldı. Askeri hukuk sistemi lav edildi. Ve ordunun generallerinin yarısı önce Ergenekon Kumpası ile bilahare 15 Temmuz FETÖ kalkışması sonucunda terörist sıfatı ile hapsedilerek devre dışı bırakıldı. Asırlık çınarlar Harp Okulları ve Harp Akademileri kapatıldı. Yeni sistemde aynı görevleri bir çatı altında organize edecek Milli Savunma Üniversitesi kurularak başına askerlikle hiç ilgisi olmayan bir sivil profesör getirildi.

Bunlar ilk anda akla gelen ve üzerinde etraflıca düşünülmeden yapılan çok radikal değişikliklerdir. Şimdide halen TBMM’de görüşülmekte olan “Yeni Askerlik Kanunu”na göre Bedelli Askerlik hizmeti kalıcı hale getirilip askerlik süresi kısaltılarak adeta savaşın tam ortasında iken ordunun yarısı terhis edilmek istenmektedir. Bir başka deyişle, maçın 56. dakikasında yöneticimiz 11 oyuncusundan 5 tanesini saha dışına almakta ve maça 6 kişiyle devam etmektedir. Bunun mantıki bir açıklamasını yapmak mümkün değildir.

Devletlerin ömürleri ordularının ömürleri kadardır. Güçlü ordulara sahip olmayan milletlerin devlet olarak egemenliklerini muhafaza etmeleri asla mümkün değildir.

Biz biliyoruz ki;

Türk Milleti; kutsal vatan topraklarını bugüne kadar kendi bağrından çıkardığı ve MEHMETÇİK olarak ölümsüzleştirdiği öz evlatları ile yani ”Vatan Borcu” olarak görev verdiği askerleri ile korumuştur. Binlerce yıllık Türk sosyal yaşamı ORDU-MİLLET kavramında yaşam bulmuş ve Türk ailesi MEHMETÇİK’le bütünleşmiştir. Bedelli askerlik ile vatan borcunu yapmayan ve vatan topraklarının güvenliği için devre dışı bırakılan Türk gençlerinin de şehit ve gazi olarak Türk toplumun her kesiminde itibar gören MEHMETÇİK’ler kadar bu toplumda değerinin olması gerekmektedir. Şurası asla unutulmamalıdır ki Asker Ocağı Türk toplumun şekillenmesinde ve milletleşmemizde en üst düzeyde bir eğitim kurumudur. Ve her Türk Erkeği ancak bu ocakta aldığı kültür değerleri ile Cumhuriyete ve vatan topraklarına sahip çıkar.   Her Türk erkeği mutlaka bu ocaktan feyz almak zorundadır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askerlerin ülkedeki temel işlevi hakkındaki görüşü şöyledir; “ Ülkemiz şu iki şeyin ülkesidir: Biri çiftçi diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve asker yetiştiren bir ulusuz.

İyi çiftçi yetiştirdik.

Çünkü topraklarımız çoktur.

İyi asker yetiştirdik.

Çünkü o toprakları isteyen düşmanlar çoktur…

Bundan sonra da daha iyi çiftçi ve asker olacağız. Ancak bundan sonra asker oluşumuz artık eskisi gibi başkalarının hırsı, şanı, şöhreti ve keyfi için değil; yalnız ve yalnız bu aziz topraklarımızı korumak içindir.” .(1923)

ŞAHLALANIŞ HAREKETİ Diyor ki;

Şehit kanı ile sulanarak kazanılan kutsal vatan topraklarını savunmak, Asil Türk milletinin hürriyet ve istiklâli ile şeref ve haysiyetini korumak görevini üstlenen Türk Silahlı Kuvvetleri; Türk milletinin tarih sahnesinde göründüğü andan itibaren hizmet veren kutsal bir ocaktır. Bu ocağa katılan Türk erkekleri, namus ve şerefleri üzerine vatanı koruyacakları ve canlarını bu uğurda severek vereceklerini belirterek yemin ederler. Bu yemin Türk Silahlı Kuvvetlerinin manevi ve moral gücünü temsil eder…

Türk subayları; komuta ettikleri birliklerin her şeyidir. Onlar maiyetindeki bütün askerlerin, barış ve savaşta hem eğiticisi, hem öğreticisi, hem gözeticisi ve hem de yöneticisidir. Her seviyedeki komutanlar; askeri bilgisi ile, kuvvetli iradesi ile, dağıttığı adaleti ile, tutarlı tutum ve davranışları ile, üstün cesareti ile kıtasına sahip olabilen ve onları peşinden ölüme sürükleyebilen kimselerdir.

Bilelim ki; muharebeyi tank, top, tüfek, uçak, gemi, ve araçlar değil, muharip er ve erbaşlar değil, onları yöneten Türk subayları kazanır.

Tarih boyunca devlet ve milletin varlığını, dirlik ve düzenini, birlik ve beraberliğini, güçlü ve disiplinli bir ordunun ayakta durması ile kaim gören kutsal bir inanış her zaman toplumda geçerli olmuştur. İşte bu yüzden Türk milletini kendi evlatlarının oluşturduğu ordusundan ve Türk ordusunu Türk milletinden ayrı düşünemezsiniz.

Uzman asker kişilerin üzerinde anlaştıkları tek husus, bilinen en büyük ve tehlikeli silahın “ölümü göze almış insan” olduğudur.  Ancak bu insanlar, hayatından bezdiği için veya deli olduğu için ölüme giden insanlar değildir. Onlar, atası ve ailesinden aldığı tarihi ve köklü Türk kültür değerlerinin ordu saflarında üstün bir eğitim anlayışıyla pekiştirilmesi sonucunda gözünü kırpmadan ölüme giden Türk askerinde şekillenmiştir. Bu köklü kültür mirası ordu saflarında Türk insanını bizzat en tesirli silah haline getirmektedir.

Daha çok küçük yaşlardan itibaren bütün Türk erkeklerine “Ölünce askerin en büyük rütbesi olan “mertebesine erişeceği, eğer ölmez de sağ kalırsa toplumdaki diğer en değerli mevkii olan Gazi olmak ve Şehitlik mertebesine ulaşılacağı, bunun için askere gönderildiği” hususu aileleri tarafından aşılanmakta, adeta beyinleri yıkanmaktadır. Alınan İslami terbiye ile de bu mevhum zihinlerde iyice yer etmektedir.

İşte bu yüzden; o çok basit, sakin, tamamen gösterişsiz ve son derece mütevazı görünüşlü saf ve temiz Türk askeri, muharebede bir yıldırım, şimşek, kasırga misali coşmakta, gözünü kırpmadan üzerine atıldığı düşmanlarının korkulu rüyası olmaktadır. Bu değişmez karakter ve nitelik, Türk askerine atadan kalan şanlı mirastır ve MEHMETÇİK sözcüğü ile temsil edilir

Türk Silahlı Kuvvetlerinin asli gücünü ve moral kaynağını oluşturan disiplinli bir ordu olma vasfı, bütün dünya milletlerinin de malûmlarıdır. Türk askeri denince akla hemen disiplinli bir ordu gelir. Tabiidir ki disiplin ancak iyi bir eğitimle sağlanır. Türk askeri bu disiplini korku ile değil, vicdanı sesine uyarak geliştirir. Bu disiplin, ondaki inanç ve ruh halinin, vatan sevgisinin ve kendisine emanet edilen kutsal vatan topraklarının korunması idealine daha iyi hizmet yapabilme aşkının bir belirtisidir. Bu ruh mutlaka muhafaza edilmelidir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgi ve tesir sahasına giren Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’da küresel çıkarların meydana getirdiği büyük risk ortamında her an savaşa hazır çok güçlü bir orduya sahip olmamız coğrafyamızın kaçınılmaz gereğidir.

82 milyon Anadolu Türkü’nün tamamını tek yumruk ve tek silah haline getirmemiz, bu silahı milli çıkarlarımızı sağlayacak milli hedefler istikametinde kullanmamız kaçınılmazdır. Biz bunu geçmişte çok iyi yaptık, bugün de yapabilecek güce sahibiz. Ülkemize dışarıdan vaki saldırılara karşı milletimizin bütün kaynakları ile tek bir vücut halinde bir araya geldiğine dünya çok sık şahit olmuştur. Yeter ki kendimize ve ordumuza inanalım.

Çevremizde Türkiye’nin ilgi sahasına giren Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslarda benzeri terör olaylarının meydana getirdiği büyük risk ortamında her an muharebeye hazır güçlü bir orduya sahip olmamız coğrafyamızın değiştirilemez gereğidir.

82 milyon Anadolu Türkü’nün tamamını tek bir yumruk gibi, tek bir silah haline getirmemiz ve bu silahı milli menfaatlerimizi sağlayacak milli hedefler doğrultusunda kullanmamız kaçınılmazdır.

Türk Ordusu; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bel kemiğidir. Ordumuz olmadan bu coğrafyada yaşamamız asla mümkün değildir. Bugün ülkemize yönlendirilen küresel saldırılara karşı iyi eğitilmiş ve teçhiz edilmiş her zamankinden güçlü, her an harbe hazır dinamik bir orduya ihtiyacımız vardır.

Bu ordu asla paralı askerlerden kurulu profesyonel bir ordu olmamalıdır.  Bu ordu Mehmetçik kavramını benimsemiş amatör ruhla vatan borçlarını ifa eden vatan evlatlarının görev yaptığı kendi imal ettiği silah ve teçhizatı kullanan milli bir ordu olmalıdır. Atatürk döneminin ordusu tam anlamı ile milli bir ordudur.

Sonuç olarak; Türk askerleri cumhuriyetin bekasının gerçek  teminatıdır. Kutsal askerlik ocağını özenle korumalı ve kollamalıyız. Aksi halde cumhuriyeti koruyup kollamamız mümkün olmayacaktır.

En kalbi Saygılarımla

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb