Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 21.11.2025 751 Görüntüleme

Köylünün Kadim Hakkı ile Bürokratik Yanılgı Arasındaki Sessiz Savaş

Türkiye’nin birçok köşesinde sessiz ama derin bir kırılma yaşanıyor. Şehir merkezlerinden uzakta, köylerin içinde ya da dağ eteklerinde görünmez gibi duran bu kırılma, aslında ülkenin geleceğine ilişkin çok şey söylüyor. Toprakla yaşayan insanın toprağıyla bağı, bürokratik hatalar, plansız yatırımlar ve kâğıt üzerindeki yanlışlar yüzünden bir bir kopuyor.
Ordu’nun Mesudiye ilçesine bağlı Güzle Mahallesi’nde yaşananlar bunun çarpıcı bir örneği. 2001 yılında yapılan kadastro çalışmaları, aradan geçen yıllarda köylünün lehine değil, aleyhine işleyen sonuçlar üretmiş durumda. Bugün bakıldığında, köylülerin kadim kullanım alanlarının—yani kuşaklar boyunca hayvancılık, tarım ve geçim için kullandığı ortak yaşam sahalarının—Hazine’ye veya farklı kurumlara devredildiği görülüyor.
Kâğıt üzerinde basit bir çizik gibi duran bu işlem, pratikte köylünün yüzyıllık hakkının silinmesi anlamına geliyor.
Güzle’de bir diğer mesele ise, “Besi OSB – Mezbaha – Et Entegre – Biyogaz Tesisi” adıyla yürütülen projenin gölgesi. İlk bakışta üretimi destekleyen, kırsalı güçlendiren bir yatırım gibi sunulabilir. Ancak bölgeden gelen bilgiler, bu projenin uzun vadede maden sahasına dönüşme riski taşıdığını gösteriyor. Bugün “mezbaha” denilen yerde, yarın bambaşka bir amaçla toprak kazılabilir.
Daha da önemlisi, konuya ilişkin Mahkeme dosyasında yer alan Teknik Bilirkişi Kurulu Raporu, projenin teknik ve çevresel açıdan kabul edilebilir olmadığını bilimsel olarak ortaya koyuyor. Rapora göre:
Arazi jeolojik açıdan uygun değil,
Flora ve fauna üzerindeki etki geri döndürülemez,
Toprak bütünlüğü bozulacak,
Hayvancılık ve tarım için elzem alanlar zarar görecek,
Proje teknik açıdan yeterli değil.
Kısacası, köylünün yaşam alanı bilimsel olarak korunması gerekirken, masa başında alınan kararlarla tehlikeye atılıyor.
Bu durum sadece Güzle’nin değil, Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan benzer sorunların yansımasıdır. Kadastro hataları, masa başı planlamaları, ilçe halkının görüşünün alınmadığı projeler ve çevreye duyarsız yatırımlar artık kırsal kesimin kaderi hâline gelmek üzere.
Köylü toprağına sahip çıkmazsa, şehirde yaşayan da nefes alacak doğayı bulamaz.
Bir köyün merası sadece bir köyün değil; hepimizin ortak geleceğidir.
Bir ormanın yok edilmesi sadece birkaç haneyi değil; ülkenin su döngüsünü, iklim dengesini, hatta ekonomisini etkiler.
Toprak bir imzayla verilir ama bir daha geri alınamaz.
Yanlış planlanan her proje, gelecek kuşaklardan çalınmış bir nefes demektir
Güzle’de yaşananlar bize önemli bir şeyi hatırlatıyor:
Gerçek kalkınma, sadece bina dikmekten ibaret değildir.
Gerçek büyüme, bir haritanın üzerinde çizilmiş çizgilere değil; insanın toprağıyla kurduğu bağı korumaya dayanır.
Bugün yapılması gereken bellidir:
• Kadim kullanım hakkı yeniden tanınmalı,
• Kadastro hataları düzeltilmeli,
• Bilirkişi raporu dikkate alınmalı,
• Toprağın sesi, bürokratik gürültünün altında kaybolmamalıdır.
Bu mesele bir köyün değil, ülkenin meselesidir.
Mehmet Mahmut Yıldız , Siyasetçi
Şahlanış Partisi Kurucu Genel Başkanı

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb