reklam reklam reklam
Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 27.11.2020 1898 Görüntüleme

Almanya’nın Haydutluğu ve AB’nin Tutumu

23 Kasım 2020 günü Doğu Akdeniz’de İrini operasyonunda görevli ve Yunan bir komutan tarafından sevk ve idare edilen Alman firkateyni haydutluk yapmış, Türkiye’den Libya’ya boya ve benzeri inşaat ve ihtiyaç malzemeleri götüren ve Türk bayrağı taşıyan ticari bir gemimizi durdurup arama yaparak uluslararası hukuku ihlal etmiştir.

Türk gemileri vasıtasıyla meşru Trablus yönetimine verilecek desteğin önüne geçilmek istenmektedir. 2292 Nolu BM Güvenlik Konseyi kararında meşru hükümet Milli Mutabakat Hükümeti ile istişare ve izin zorunlu kılınmış olmasına rağmen başlatılan İrini Harekatı, taraflı ve yasa dışı bir operasyon olarak tepki çekiyor. (1)

Deniz hukukuna göre, gemilerde arama için, bayrak sahibi devletten izin almak gerektiği halde adeta eşkıyalık yapar gibi, gemiye helikopterle inen askerlerin kaptanın kafasına silah dayayıp, personele karşı zor kullanmalarını, saatler süren arama yapmalarını Türkiye’ye karşı örtülü bir tehdit içeren kötü niyetli bir mesaj olarak değerlendiriyorum. Alman askeri gemisinde komuta nöbetinin Yunan bir subayı da olduğu göz önüne alınırsa, olayın art niyetli ve kasıtlı olma ihtimalini göz ardı edemeyiz. Türkiye’nin Doğu Akdeniz operasyonlarına karşı bir komplo olduğunu düşündüren bu suçun bir daha tekerrür etmemesi için ilgili devletlere gereken cevap mutlaka verilmelidir. BMGK kararı Libya’ya yapılan bu silah sevkiyatının ticaretinin kontrolü için, onlarda bile gemiye bu şekilde çıkma hakkı yoktur. Ticaret gemisi olduğu, nereden gelip nereye gittiği, ne taşıdığı belli olan gemide Uluslararası Deniz Hukukuna göre arama yapabilmek için bayrak sahibi devlete haber verip iznini almak gerektiği halde, Türkiye’den izin alınmamıştır. Açık denizde Türk toprağı sayılan gemimize karşı kasıtlı olarak bu haydutluk yapılmıştır. Saatler boyunca süren aramada hiçbir şey bulamamışlar, sonra da Türkiye’nin cevap vermediği gibi bir mazeretin arkasına saklanmışlardır.

Aralık ayı başında yapılacak olan AB zirvesi öncesi Türkiye’nin uluslararası hukuka dayanan hak ve menfaatlerini yok sayarak, eğer kullanabilecekleri bir şey bulunabilirse ellerinde bir koz olarak kullanmayı ve zorlamayı amaçlamışlardır.

AB’nin Yüksek Temsilcisi ile Almanya ve Fransa gibi önde gelen Devletlerin Başkan, Başbakan ve Dışişleri Bakanlarının açıklamaları müttefiklik ruhuna aykırı, tamamen Türkiye karşıtı söylemler içermektedir.

AB Yüksek Temsilcisi Borrell, “Türkiye’nin yaklaşımını değiştirmesi gerektiğini, zamanın daraldığını, ilişkilerde dönüm noktasına gelindiğini” ifade etmiştir. Ayrıca “Zirveden çıkacak kararın Türkiye’nin tutumuna bağlı olduğunu, Doğu Akdeniz’de henüz olumlu bir eylemde bulunmadığını” belirtmiştir. Fransa Cumhurbaşkanı Macron da, rahatsızlığını Dağlık Karabağ üzerinden dile getirmiş, ateşkeste yer alamamaktan ve Minsk grubuna görev verilmemesinden yakınmıştır. Dışişleri Bakanı ise Türkiye’nin, Doğu Akdeniz ve Libya’da tansiyonu düşürecek girişimlerde bulunmasını, bunun da söylemle değil, eylemle yapılmasını beklediklerini ifade etmiştir. Türkiye’nin politikalarını “yayılmacı”, Yunanistan ve GKRY’e yaklaşımının da “saldırgan” olduğunu söylemiştir. Türkiye’nin bölgede etkin rol oynamasından rahatsız oldukları anlaşılmaktadır. Almanya Başbakanı Merkel, zirvede Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki tutumundan dolayı işlerin iyi gitmediğini belirtmiş, dışişleri bakanı Maas ise, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de provokasyon yapmakla suçlamış, Cumhurbaşkanı’nın KKTC ziyaretini provokasyon olarak nitelendirmiş, Türkiye olumlu bir adım atmazsa yaptırımın gündeme geleceğini söylemiştir. Fransa Dışişleri Bakanıyla birlikte Türkiye’nin “öngörülemez bir ülke” olduğunu iddia ederek Türkiye’ye karşı ortak hareket etme çağrısı yapmış, buna ABD’yi de davet etmiştir. Türkiye’ye silah ambargosu uygulanması için meclise teklifte dahi bulunulmuştur. (2)

  1. Amiral Cem Gürdeniz gemi baskınını “Açıkça haydutluktur, savaş ilanının bir alt kademesidir bu. Türkiye’nin şu an bu haydutluğu çok şiddetli bir şekilde cevap vermesi gerekir. Bu olay bir çuval geçirme gibi bir şeydir! Bu olayda Alman hükümetinin Türkiye’den özür dilemesini gerekir.” Sözleriyle yapılması gerekeni açıklamış…

Bu olaya TBMM’de temsil edilen siyasi partilerimizin Almanya, İtalya ve Yunanistan’a en sert tonda ortak tepkilerinin yanında HDP, her zaman ve her milli olayda olduğu gibi yine karşı tarafta durarak gerçek yüzünü bir kez daha göstermiştir. Bu ülkede yaşayıp, ekmeğini yiyen, suyunu içtiği, can ve mal güvenliğini burada bulduğu halde ya terörden ya Türk düşmanlarından yana davranan, terörle arasına mesafe koyamayan bu zihniyeti de kınıyorum.

Siyonist İsrail, Batılı Hristiyan ve Müslüman Arapların iş birliği yaparak, Türkiye’nin her türlü hak ve menfaatlerine karşı uluslararası hukuku yok sayarak aleyhimize kurguladıkları küresel komploya karşı her Türk vatandaşı uyanık olmak, birlik ve beraberlik içinde hareket etmek zorundadır. Olay siyasi parti konusu değil, millet ve memleket meselesidir. Var olma mücadelesidir.

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk. V.

KAYNAK ……………………..:

(1)    E. Amiral Cem GÜRDENİZ’in açıklaması

(2)    Yeniçağ: Avrupa ve Karabağ’da zıt politikalar- Armağan KULOĞLU

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb