reklam
reklam reklam reklam
Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 25.12.2020 1662 Görüntüleme

BULGARİSTAN TÜRKLERİNE (1984-1985) ASİMİLASYONU

1944-1989 yıllarında iktidarda kalan komünist rejimin Bulgaristan’daki Türklere uyguladığı asimilasyon kampanyasının yol açtığı zorunlu göçün üzerinden 30 yıl geçti.  Yaklaşık 360 bin Türk Türkiye’ye göç etti. Asimilasyon kampanyasıyla ilgili 1991’de açılan dava ise zaman aşımına uğradı. Biz olayın sonucu olan 1989 Zorunlu Göçünü biliyor ve hatırlıyoruz ama, olayların başlangıcı ve sebebi olan “SOYA DÖNÜŞ PROGRAMI” 24 Aralık 1984’te başlamıştır.

Eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) desteğiyle 1944’te hükümeti devirerek yönetimi ele geçiren Bulgaristan Komünist Partisi (BKP), iktidarda kaldığı 45 yıllık dönemin son yıllarında ülkedeki Türk ve diğer Müslümanları asimile etmeye çalıştı.

Tek milletli bir devlet yaratma çabasındaki komünistler tarafından Türklerin isimleri değiştirilmeye zorlandı, Türkçe konuşanlara para cezaları kesildi. İbadet yasağı getirilerek, dini vecibelerini yerine getirmeleri engellendi. Türk kültürüne ait unsurların kullanımı yasaklandı. Bu uygulamalara direnip milli kimliğine sahip çıkan Türkler, işkence adası olarak bilinen Belene’ye gönderildi. “Bulgarlaştırma” girişimleri sonucu 1985 sonuna dek 310 bin kişinin isimleri değiştirildi.

26 Aralık 1984’te Bulgaristan’ın Kırcaali iline bağlı Killi bölgesinde isim değiştirme uygulamasını protesto etmek için toplanan Türk ahalinin içinde annesinin kucağında bulunan Türkan bebek, Bulgar kolluk kuvvetlerinin kalabalığın üzerine rastgele açtığı ateş sonucunda henüz 18 aylıkken şehit oldu. Bulgaristan Türklerinin direniş sembolü haline gelen TÜRKAN BEBEK, her yıl çeşitli etkinliklerle anılmaktadır. Cebel şehri civarında başlayan direniş, tüm ülkeye yayıldı. Asimilasyon kampanyasına direnenlerden 24 kişi hayatını kaybetti. Olayların büyümesi Türkiye’nin de tepkisine yol açtı. Köşeye sıkışan komünist rejimin Lideri Todor Jivkov, amacına ulaşamayınca 29 Mayıs 1989’da Türkleri göç etmeye zorladı ve sınırları açtı.

Yaşanan sürecin en başından itibaren soydaşının yanında olan Türkiye, Bulgaristan Türklerine kapılarını açtı.  Haziran-Temmuz-Ağustos 1989 döneminde yoğunlaşan göç trafiği 1 yılda 345 bin 960 kişinin Türkiye’ye gelmesiyle sonuçlandı. 1990 yılının ikinci yarısında yaşanan göç hareketiyle de yaklaşık 360 bin soydaş Türkiye’ye geldi.

1989 göçü, sadece Bulgaristan Türklerinin tarihi açısından değil, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Avrupa tarihi açısından değerlendirildiğinde de kıtanın en büyük kitlesel göç dalgası özelliğini taşıyan insani trajedilerinden biri oldu. Olayların yıldönümünü yaşadığımız bu günlerde

RUBASAM – Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından yayınlanan kınama bildirisini de değerli bilgilerinize sunuyorum;

BULGARİSTAN Komünist Rejim döneminde; 1984’te başlatılan “SOYA DÖNÜŞ” programı sürecinde; “TÜRKLERE ZORLA AD DEĞİŞTİRME, MÜSLÜMAN DİNİ İBADET VE VECİBELERİN YASAKLANMASI, TÜRK ÖRF VE ADETLERİ İLE TÜRKÇE KONUŞMA YASAKLARI” şeklindeki ASİMİLASYON UYGULAMALARI, uluslararası hukukta “ETNİK VE KÜLTÜREL KIRIM SUÇU” olarak tanımlanırken, devamında yaşanan “ZORUNLU GÖÇ” de “ETNİK ARINDIRMA SUÇUNU” teşkil etmektedir.

Bulgaristan’da Türklere uygulanan Asimilasyon Politikalarına ilk karşı koyma 24.12.1984 tarihinde Sütkesiği (Mleçino) Bölgesinde başlamış ve bu tarih Türklerin Direnişinin simgesi haline gelmiş ve her yıl saygıyla anılmaktadır.

Bulgaristan’da belirtilen dönemde uygulanan asimilasyon politikaları, Birleşmiş Milletler, ABD, AB ve diğer Uluslararası Forumlarda tespit ve kabul edilerek KINANMIŞTIR.  Ayrıca 11.01.2012 tarihinde BULGARİSTAN CUMHURİYET PARLAMENTOSU tarafından kabul edilen “BİLDİRİ” ile geçmişte “BULGARİSTAN’DA TÜRK VE MÜSLÜMANLARA” yapılan asimilasyon uygulamalarının yanlış olduğu “İLAN VE KABUL EDİLMİŞTİR”, Ancak devamında yargılama süreci tam olarak işletilmediği için ilerleme sağlanamamış ve buna sebebiyet veren suçlular hala cezalandırılmamıştır.

Bulgaristan’da halen bazı Irkçı Parti, Çevre ve Grupların, Türk ve Müslümanlara karşı ırkçı saldırıları devam etmektedir. Müslüman Cemaat Vakıflarının mal varlıkları iade edilmemekte, harap olan kültürel varlıklarının bakımı engellenmektedir. Anadilde eğitime yönelik kısıtlamalar devam etmekte, Türkçe yer adları değiştirilmektedir.

AB ülkesi olmasına rağmen Bulgaristan’da yapılanlar AB normlarına da aykırı olup, etnik düşmanlığın körüklenmesi anlamına gelmektedir. Bütün bunlar bizi halen orada yaşayan Türk ve Müslüman kardeşlerimiz adına endişelendirmektedir.

BULGARİSTAN’DA ASİMİLASYON UYGULAMALARININ 36.YILDÖNÜMÜNDE, TÜRKLERE YAPILANLARI UNUTMADIĞIMIZI VE UNUTTURMAYACAĞIMIZI KAMUOYUNA DUYURUYOR, ÖLENLERİ RAHMETLE ANIYOR, SORUMLULARINI ŞİDDETLE KINIYORUZ.  24.12.2020

RUBASAM- (RUMELİ BALKAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ)

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk. V.

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb