reklam reklam reklam
reklam reklam reklam
Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 3.06.2025 356 Görüntüleme

HANİ KARDEŞTİK!!!

Avrupa Birliği (AB) ile Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında Nisan ayında düzenlenen zirvede alınan kararlar Türk Dünyası ile ilgili duygularımızı ciddi anlamda sarstı.

Sovyetler Birliği terkibindeyken hasretle kavuşmayı beklediğimiz Orta Asya Cumhuriyetlerindeki kardeşlerimiz AB’yle imzaladıkları ortak bildiriyle, Kıbrıs adasında Türkiye’nin karşı çıktığı tezleri destekleyen ve “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasını kınayan ve tanımama çağrısı yapan” BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararlarına bağlı kalacaklarını açıkladılar. Orta Asya ülkelerinin dış politikada Çin, Rusya, ABD, AB ve Türkiye gibi güçler arasında bir denge kurmaya çalıştığını ve tek bir aktöre bağımlı olmak istemediklerini ifade ediyorlar…

KKTC Yönetimi İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan sonra ikinci önemli uluslararası gözlemciliği olan Türk Devletleri Teşkilatı’a (TDT) 2022 yılında gözlemci üye olarak katılmıştı. Kıbrıs, Türkiye’nin dış politikasında öncelikli bir yere sahip olsa da Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinin dış politikalarında çok önemli bir yer işgal etmiyor.

Tacikistan hariç dördünün Türk Devletleri Teşkilatı’nda yer aldığını düşündüğümüzde bu ülkelerin Türkiye’ye rağmen böyle bir bildiriye imza atması, kardeşliğin menfaatlerle sınırlı olduğunu bir kez daha gösterdi. “İngiltere’nin ebedi dost ve düşmanları yoktur, değişmez çıkarları vardır” diyen İngiltere Başbakanı Lord Palmerston’ın (1784 –1865) ne kadar haklı olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Biz milli hislerimiz ve kardeşlik bağlarımız nedeniyle onlara duygusal olarak yaklaşırken, AB’nin 12 milyar euroluk yatırım vaadi, kardeşliği bir anda unutturdu. Türkiye’nin dış politika yapıcıları bu ve benzeri konularda daha rasyonel düşünmek zorundadır. Hamasi duyguların esiri olmadan Türkiye’nin hak ver menfaatlerini gözeten bir politika izlemesi öncelikli olmalıdır.

Kırgız uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Chinara Esengul, “Kültürel ve etnik bağlardan kaynaklanan duygusal tepkiler anlaşılabilir. Fakat günümüzde dış politikaya yön veren şey stratejik hedefler ve yatırım fırsatları olmalıdır, Reel politikada ulusal, bölgesel ve jeopolitik çıkarlar önce gelir. Uzak Türk topluluklarının sorunları önceliklerimiz arasında değil. Stratejik ortaklarımız Rusya, Çin ve Batı (özellikle de Avrupa ülkeleri) olmaya devam ediyor.”[1] diyor.

Kazakistan’ın eski diplomatlarından, siyasi analist Kazbek Beysebayev, AB’nin bu zirvede duyurduğu 12 milyar euroluk yatırım sözünün bu bağlamda önemli olduğunu düşünüyor.[2]

İngiltere merkezli Central Asia Due Diligence’ın Özbek direktörü Alisher Ilkhamov ise Kıbrıs’la ilgili maddeyi imzalamalarının Orta Asya ülkeleri için bir “hata” olduğu yorumunu yaparken, bu maddenin muhtemelen Kıbrıs Rum Kesiminin baskısıyla bildiriye eklendiğini söylüyor.

Özbek siyasi analist Rafael Sattarov ise bu görüşe katılmıyor.”Gerçekçi olmak gerekirse Orta Asya öyle bir halde ki, bu ülkeler Kuzey Kıbrıs’ı umursamanın bedelini ödeyebilecek durumda değiller” diyor.  Üyelerin TDT’yi ana dış politika aracı olarak görmediğini ve bir “yedek destek platformu” olarak kullandığını belirtiyor: [3]

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Başkanı

[1] Onur Erem ve Rufat Ergeshov  (BBC), Orta Asya Ülkelerinin Tartışmalı Kıbrıs Kararının Arkasında Hangi Nedenler Var? (05.05.2025)

[2] A.g.e

[3] A.g.e

 

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb