reklam reklam reklam
Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 30.04.2022 1272 Görüntüleme
Mehmet Mahmut YILDIZ

ŞAHLANIŞ HAREKETİ GENEL BAŞKANI

1 MAYIS

Bugün 1 Mayıs, dünyanın gerçek anlamda kutsal olan en önemli değeri, emeğin bayramı. İşçi sınıfının, uzun yıllar süren hak mücadelesiyle hak ettiği kazanımların bayramı.

Her ne kadar BAYRAM desem de ortada ne bayram var ne de kutlanacak bir kazanım. 1977-80 yıllarında genç bir emekçi olarak DİSK’e bağlı Maden-İş sendikası işyeri temsilcisi ardından 1987-1994 yılları arasında OTOMOBİL-İŞ SENDİKASI işyeri temsilcisi olarak görev alan biri olarak dünden bugüne bakınca içime bir hüzün çöküyor.

O yıllarda işçi sınıfının, güçlü bir örgütü ve bu örgütten güç alan büyük bir etkinliği vardı. Bu gücü demokratik yöntemlerle alt edemeyeceğini anlayan küresel sermaye ve onun yurt içindeki uzantıları 12 Eylül 1980 darbesini planladılar.

ABD’nin “Bizim çocuklar başardı.” Dönemin TİSK Başkanı Halit Narin’in “Şimdiye kadar işçiler gülüyordu. Şimdi gülmek sırası bizde.” diyerek keyifle ellerini ovuşturduğu o günlerden bu yana köprülerin altından çok sular aktı; ama işçi sınıfına doğru değil de işveren havuzuna doldu.

Birilerinin yere göğe koyamadığı Turgut Özal ile başlayan küresel tutsaklık giderek zirveye ulaştı. Kimsesizlerin kimsesi olmak vaadi ile iktidara gelen bugünkü yönetim de aynı çizgiyi daha da ileri düzeyde sürdürdü.

Cumhurbaşkanı işverenler için “En çok benim dönemimde kazandınız. Nankörlük etmeyin.” “Biz OHAL’i grevleri yasaklamak için kullanıyoruz.” diyecek kadar savundu(!) işçi haklarını. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu;” İş mahkemeleri %99 aleyhimize karar veriyordu. Hükümetle uyum içinde arabuluculuk müessesesinin kurulmasını sağladık.” diyerek belirtiyordu hükümetimizin ne kadar işçi sevdalısı olduğunu.

“İşçinin emeğinin karşılığını alın teri kurumadan veriniz.” diyen bir inancın temsilcisi olduğunu iddia edenler ve büyük bir kesimi buna inandıranlar, sendikaları bitirmek için her türlü ayak oyununu oynadılar. İşçiler lehine değil de hükümet lehine, sermaye lehine çalışan, yandaş, sarı sendikalar kurdurdular. Bunların başkanlarını kendilerine olan hizmetlerinin karşılığı olarak milletvekili yaptılar.

Şimdilerde sendikalı olmak suç! İşten çıkarma nedeni olarak kullanılmakta. Bu yüzden ülkemizde sendikalı işçi sayısı çok az. 14 milyon işçiden, 1 milyon 859 bin kişi sendikalı. Kaldı ki bunların çoğu da aslında sendika olmayan çakma örgütlere üye.

İşsizlik, özellikle genç işsizlik zirvelerde. Emekliler ikinci bir işte çalışmadan ayakta duramıyor artık. Tüm giderleri devletçe karşılanan, buna rağmen yıllardır en üst düzeyden çift dikiş maaş alanların başı; “Oh ne ala, çift dikiş!” diyerek EYT’liler ile dalda geçiyor.

İş kazası bile denemeyecek onlarca olayda her yıl yüzlerce işçi hayatını kaybediyor ve hemen daima ölen suçlu.

İşsizlerin derdine çare olarak kurulan işsizlik fonundaki paraların dağılımına bakıyoruz. Bu havuzdan işverenlere aktarılan para, işçilere ödenenin iki katı.

Son dönemlerde işçilerin en büyük güvencesi olan kıdem tazminatının üstünde kara bulutlar dolanıyor Cilalı açıklamalara bakılırsa, kıdem tazminatının üstünde leş kargaları dönmekte. Yazık ki ne muhalefetten ne de işçi sendikalarından dişe dokunur bir tepki var.

İşçi kardeşlerimiz, kasabın bıçağını yalayan kuzular gibi, tüm kazanımlarını adım adım yok eden hükümeti desteklemekten vazgeçemiyor. Dünyanın her yerinde sol partilere oy veren işçiler, emekliler, yoksullar; Türkiye’de tam tersine sağ partilerin değirmenine su taşıyor.

Kendini nispeten solda olarak konumlandıran CHP, nasıl olup da tuzu kuruların partisi olduğunu, emekçilerin neden kendisine oy vermediğini sorgulamıyor. Etki-tepki mekanizmasının getirisiyle, ötekileştirilenlerin oyunu almak ve ana muhalefette olmak yetiyor ona.

Değerli işçi kardeşlerim; bu işte bir terslik var. Bu terslikte en büyük pay da maalesef sizin. Artık silkinin, hakkınızı arayın. Gerçek anlamda sendikacılık yapan sendikalarda toplanın. Bölünmeyin. İri olun ki diri olasınız.

Büyük bir sayısal gücünüz var. Bu güçle her iktidarın korkulu rüyası olabilecekken ölen akrabalarınızın yerine işe girebilmek için, amale çavuşlarının önünde kuyruk oluyorsunuz. Yapmayın kardeşlerim. Parlak nutuklara kanmayın. Fareli Köyün Kavalcısının peşine takılan çocuklar gibi meçhule sürüklenmeyin.

Söze her ne kadar ortada kutlanacak bir bayram olmadığını söyleyerek başlasam da içimde güçlü bir umut var. Bu umutla, değerli emekçi kardeşlerimin 1 Mayıs İşçi Bayramlarını en içten duygularla kutluyor; uyanışlara, silkinişlere; ŞAHLANIŞLARA ve aydınlık bir geleceğe vesile olmasını diliyorum.

En kalbi saygılarımla…

MEHMET MAHMUT YILDIZ-ŞAHLANIŞ HAREKETİ GENEL BAŞKANI

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb